17 Nisan 2010 Cumartesi

Evrensel düzenle uyum içinde olmalıyız



Yüce Yaradan, evreni yoktan varetti. Yok’un içinde düzenin potansiyeli vardı. “Ol!.” Emriyle sistem oluştu, düzen kuruldu. Ama yaratılış hiç bitmedi, devam ediyor ve evren genişliyor. Bu genişlemeye yaratılmışlar devam ediyor.

Sistem öyle bir zeki sistem ki kendi kendine işleyen, bozulan dengeyi, kaostan tekrar düzene sokabilen bir sistem. Aldığını veren bir sistem. Bu sisteme ne verirsen onu alıyorsun. Deyişler var; “Ektiğini biçersin. Rüzgâr eken fırtına biçer, sevgi verirsen sevgi alırsın vs.”

Bütün dinler düzene uymamız ve kaos yaratmamamız için bize tavsiyelerde bulundular. Düzen bozan davranışlara günah dediler, ceza ile korkuttular. Evet günah düzeni bozan davranıştan başka bir şey değildir. Zararlıdır, hem btününe hem yapana. Tanrı bizi yargılamaz, ama sistem onu bozan davranışı istemez. İyilikte, kötülükte döner dolaşır sahibine geri döner. Sistemi bozan düşünce ve davranışlar çoğaldığı zaman kaos oluşur. Sistem sarsılır, yeniden düzene girmek için epey bir sarsıntı yaşanır. Bu sarsıntılar ara ara olduğu gibi “vernal devir” sonlarında kıyamet diye bildiğimiz tarzda olur. Dünyamız bu zamanda asırlardır oluşan kaosu düzene sokmaya, sistemi yenilemeye çalışıyor. Depremler, hortumlar, seller, eko sistemin bozulmasından oluşan kaosu düzeltmeye çalışıyorlar. Yerküre toprak ana kendine biriken negatifi atmaya çalışıyor.

Yukarı neyse, aşağı da odur. Evren bir makro kozmozsa, insan da mikro kozmozdur. Negatif düşüncelerle ruhumuzun dengesini bozarken bedenimizin de dengesini bozuyoruz. Bedenimizde duyguları temsil eden kimyasallar oluşur. Dolayısıyla metabolizma etkileniyor, bedendeki kaos, herhangi bir organda hastalık olarak tezahür ediyor. Aldığımız besinler, bedenimizi oluşturan ve azalan veya kaybolan maddeleri takviye içindir. Bunlardan fazla ve gereksiz miktarda alınan gıdalar da bedenin sistemini bozar. Aynı makrokozmozda olduğu gibi.

Bugünün gelişmiş insanı pozitif düşüncenin önemini anladı. İyilik ve doğrulukla yapılan çalışmaların, bilgiye yönelmenin ve her şeyin temelindeki sevgiyi bulmanın, sevgi yolunda ilerlemenin gerekliliğini anladı. Bu yolun sonunda bütünü kucaklamak var. Onun için bu günün insanı Mevlânayı ve Yunusu seviyor. Bireysel mutluluğun gerçek mutluluk olmadığını geçte olsa anladık.

5. Şubat. 2010


9 Nisan 2010 Cuma

Öz varlık sizsiniz



Siz O’sunuz. Öz varlık sizsiniz, şimdi ve burda. Zihni kendi haline bırakın, farkında fakat kayıtsız olun. O zaman anlıyacaksınız ki uyanık fakat bağımlılıktan uzak bir biçimde olayların geliş geçişlerini izlemek gerçek doğanızın bir yönü, bir halidir.

3 Nisan 2010 Cumartesi

Bilinç merdivenleri



Ağır ağır çıkıyorum merdivenlenden

Her sahanlıkta dinlenerek,

Etrafı seyrederek.

Önceleri zordu tırmanmak

Gözlerim bir asansör aradı

Boşuna!.

Bu merdivenleri çıkmak için

Gayret ve sebat gerekiyordu

Çıktıkça alıştım.

Şimdi daha az yoruluyorum.

Ben çıktıkça manzara da güzelleşiyor.

Şimdi sahanlıklarda

Daha az dinleniyorum.

Acaba bir yukardaki sahanlıkta

Ne manzara var diye merak ediyorum.

Her sahanlıkta ufuk genişliyor.

Manzara güzelleşiyor.

Yükseklere çıkan bu yolculuğu

Sevmeye başladım.

Ve anladım ki

Sonu yok bu basamakların

En iyisi tadını çıkarmak

Yaşanacak maceraların.