12 Haziran 2010 Cumartesi

Sevgi çiçekleri



Arındıkça gönlümüzdeki sevgi çiçeklerini fark ederiz. Ne kadar çeşitli olduklarını görürüz. Toplar, toplar veririz. Onlar hiç azalmazlar. Verdikçe çoğalırlar. Verdikçe zenginliğimizi anlarız. Ve gönülden verilen, almayı düşünmeden verilen her şeyin farklı renkte bir sevgi çiçeği olduğunu anlarız.


2 Haziran 2010 Çarşamba

Düşünce üzerine




Önemli olan düşüncedir bana göre. Sözler düşünceleri ifade ederler, fiiller de sözleri aksiyona geçirir. Düşünmediğimiz bir şeyi ifade de edemeyiz ne sözlerle, ne hareketlerle. O halde biz düşüncelerimizin bir ifadesiyiz diyebiliriz.

Zihnimiz bir düşünce deposu gibidir. Binbir tane düşünce orada geziyor olabilir. Biz aklımızla gönlümüzü bir ederek bu düşünceleri niyetimiz doğrultusunda bir tasnif yapıp ayıklayabiliriz. Böylece de zihnimizi arındırırız. Bize faydası olmayan, gelişimimiz için yararı olmayan düşünceleri atarız. Böylece kullanım alanımız temizlenmiş olur. Zihnimiz huzur bulur. Kendimizi evrenden gelen pozitif fikirlere açarız ve o zaman ilham da alabiliriz. İlhamları tohum gibi kabul edersek onları kendi düşüncemizle besleyerek büyütür yeni fikirler üretiriz, sanatsal uğraşlarımızda kullanabiliriz.


27 Mayıs 2010 Perşembe

Bahar (İçimdeki bahar)



Müjdeler olsun!

Bahar geldi...

Uzun bir kıştı.

Soğuk ve karanlık.

Hiç bitmeyecek sandım.

Ama bitti.

Yağmurlar geldi.

Pırıl pırıl oldu her yer.

Güneş parladı, içim ısındı..

Çiçekler açtı gönül bahçemde.

Mis gibi kokular sardı.

Hoş geldin sevgili bahar.

Hiç gitme burada kal.

Bizi bırakma, bizi bırakma.


22 Mayıs 2010 Cumartesi

Söylediklerinize dikkat edin




Söylediklerinize dikkat edin

düşüncelere dönüşür...


Düşüncelerinize dikkat edin

duygularınıza dönüşür...


Duygularınıza dikkat edin

davranışlarınıza dönüşür...


Davranışlarınıza dikkat edin

alışkanlıklarınıza dönüşür...


Alışkanlıklarınıza dikkat edin

değerlerinize dönüşür...


Değerlerinize dikkat edin

karakterinize dönüşür...


Karakterinize dikkat edin

kaderinize dönüşür...


Mahatma Gandhi


17 Nisan 2010 Cumartesi

Evrensel düzenle uyum içinde olmalıyız



Yüce Yaradan, evreni yoktan varetti. Yok’un içinde düzenin potansiyeli vardı. “Ol!.” Emriyle sistem oluştu, düzen kuruldu. Ama yaratılış hiç bitmedi, devam ediyor ve evren genişliyor. Bu genişlemeye yaratılmışlar devam ediyor.

Sistem öyle bir zeki sistem ki kendi kendine işleyen, bozulan dengeyi, kaostan tekrar düzene sokabilen bir sistem. Aldığını veren bir sistem. Bu sisteme ne verirsen onu alıyorsun. Deyişler var; “Ektiğini biçersin. Rüzgâr eken fırtına biçer, sevgi verirsen sevgi alırsın vs.”

Bütün dinler düzene uymamız ve kaos yaratmamamız için bize tavsiyelerde bulundular. Düzen bozan davranışlara günah dediler, ceza ile korkuttular. Evet günah düzeni bozan davranıştan başka bir şey değildir. Zararlıdır, hem btününe hem yapana. Tanrı bizi yargılamaz, ama sistem onu bozan davranışı istemez. İyilikte, kötülükte döner dolaşır sahibine geri döner. Sistemi bozan düşünce ve davranışlar çoğaldığı zaman kaos oluşur. Sistem sarsılır, yeniden düzene girmek için epey bir sarsıntı yaşanır. Bu sarsıntılar ara ara olduğu gibi “vernal devir” sonlarında kıyamet diye bildiğimiz tarzda olur. Dünyamız bu zamanda asırlardır oluşan kaosu düzene sokmaya, sistemi yenilemeye çalışıyor. Depremler, hortumlar, seller, eko sistemin bozulmasından oluşan kaosu düzeltmeye çalışıyorlar. Yerküre toprak ana kendine biriken negatifi atmaya çalışıyor.

Yukarı neyse, aşağı da odur. Evren bir makro kozmozsa, insan da mikro kozmozdur. Negatif düşüncelerle ruhumuzun dengesini bozarken bedenimizin de dengesini bozuyoruz. Bedenimizde duyguları temsil eden kimyasallar oluşur. Dolayısıyla metabolizma etkileniyor, bedendeki kaos, herhangi bir organda hastalık olarak tezahür ediyor. Aldığımız besinler, bedenimizi oluşturan ve azalan veya kaybolan maddeleri takviye içindir. Bunlardan fazla ve gereksiz miktarda alınan gıdalar da bedenin sistemini bozar. Aynı makrokozmozda olduğu gibi.

Bugünün gelişmiş insanı pozitif düşüncenin önemini anladı. İyilik ve doğrulukla yapılan çalışmaların, bilgiye yönelmenin ve her şeyin temelindeki sevgiyi bulmanın, sevgi yolunda ilerlemenin gerekliliğini anladı. Bu yolun sonunda bütünü kucaklamak var. Onun için bu günün insanı Mevlânayı ve Yunusu seviyor. Bireysel mutluluğun gerçek mutluluk olmadığını geçte olsa anladık.

5. Şubat. 2010